"Taraftar İstediği İçin Yeniden Beşiktaş’a Döndüm" - Son Dakika Beşiktaş Haberleri, Transfer, Puan Durumu ve Fikstür | siyahlabeyaz.net


Beşiktaş’ın unutulmaz isimlerinden Pascal Nouma, Kafa Sports YouTube kanalında siyah-beyazlı formayla yaşadığı anıları anlattı.

Pascal Nouma:

"Beşiktaş benim ilk yurtdışı transferimdi. İlk başta hem korkmuş hem de heyecanlanmıştım. Fakat ben Siyah-Beyaz renkleri çok seviyordum. Beşiktaş'ın da Siyah-Beyaz olduğunu görünce, 'Tamam, bu kulüp benim kulübüm' dedim.

Beşiktaş'ın tarihi ve duruşu da beni etkilemişti. Beşiktaş, halkın takımı. Ben de Fransa’da sokaklarda büyüdüm. Bu yüzden elimden gelen her şeyi vermeye çalıştım.

Galatasaray’a karşı ilk derbimdi. Bayram Bektaş, 'Türkiye'de derbiler en önemli maçlardır' demişti. Maçtan önce soyunma odasında boks torbasıyla çalıştım.

O hırsla çıktım maça ve Taffarel’in de sakatlandığı pozisyonda golü attım...

İnönü Stadyumu’ndaki atmosfer bambaşkaydı. 3-0’lık Barcelona maçı...

O maçta attığım gol kariyerimin en kötü golüydü ama atmosfer yine harikaydı.

Beşiktaş’a ilk geldiğimde 2 senelik sözleşmem vardı. İlk yılımda da iyi bir performans göstermiştim. Tatil için Fransa’ya gittiğimde psikoloğa gittim. Çünkü Türkiye’de magazin inanılmazdı.

Zaten ben deli biriydim, burada magazin beni daha da deli hale getirmişti. Sonrasında Marsilya’ya transfer oldum. Orada oynarken kanser olduğumu öğrendim ve 8 ay kemoterapi ile radyoterapi tedavisi gördüm.

Taraftar istediği için yeniden Beşiktaş’a dönmüştüm. Marsilya’da oynarken Beşiktaş’ı özlediğimi daha iyi anlamıştım. Beşiktaş’tan ayrıldığım için de kendimi kötü hissediyordum. Geri döndüğümde, 'Oh be, evime döndüm' demiştim.

14 yaşından beri millî takımın tüm yaş kategorilerinde Zidane ile birlikte oynadım. Zidane o zamanlar dünyanın en büyük futbolcusuydu. Ama ne zaman Türkiye’ye geldim ve Sergen Yalçın’ı gördüm, şaşırdım. 'Bu adam normal değil' dedim.

Evet, Zidane da çok büyük bir futbolcuydu ama Sergen’i antrenmanda gördüğümde bir taraftar gibi izlemiştim. Tüylerim diken diken olmuştu. Sergen bambaşkaydı...

Benim listemdeki en büyük futbolcular Zidane, Messi, Cristiano Ronaldo ve Sergen. Sergen’in Türkiye’de rakibi yoktu. O, tam anlamıyla kaliteydi...

Ben Türkçe bilmiyordum, Süreyya Soner de İngilizce bilmiyordu. Ama biz, sadece el-kol hareketleriyle bile çok iyi anlaşıyorduk.

Attığım golden sonra da gidip Süreyya Soner’e sarılmıştım. Ona gol sevincinde ilk sarılan Quaresma değil, benimdir. Bu da herkes tarafından bilinsin.

Benim Beşiktaş’a transfer olduğum sezon öncesinde maalesef Süleyman Seba da başkanlığı bırakmıştı. Fakat herkes ondan o kadar güzel bahsediyordu ki, 'İnşallah bir gün tanışırız' diye dua ediyordum.

Yıllar sonra bir maça gittiğimde ilk kez onunla tanıştım ve gidip hemen elini öpmüştüm. O da bana, 'Koçum, benim' demişti. Süleyman Seba ile tanışmamış olsaydım, hayatımda bir şeyler eksik kalırdı. Süleyman Seba = Beşiktaş...

Mircea Lucescu, beni daha 17 yaşımdayken Inter’e istemişti. Fakat PSG vermemişti. Yıllar sonra Türkiye’de ona karşı rakip olmuştum. Ben Marsilya’ya gittikten sonra o da Beşiktaş’a teknik direktör olunca beni istedi.

'Pascal, kanser' dediklerinde de 'Fark etmez, ben her türlü onu istiyorum' demiş. Lucescu, teknik direktörlükten önce iyi bir psikologdu. Her şeyimizi bilir, her şeyimizle ilgilenirdi. Dinamo Kiev'e attığım gol sonrasında da gidip elini öpmüştüm..."


Haber ; duhuliye.com

Diğer son dakika Beşiktaş haberleri için siyahlabeyaz




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder