Karşınızda Ufuk Sarıca - Son Dakika Beşiktaş Haberleri, Transfer, Puan Durumu ve Fikstür | siyahlabeyaz.net

Ufuk Kaan Karacan bugün Radyo programındaki konuğu Beşiktaş Sompo Japan basketbol takımının başarılı koçu Ufuk Sarıca ile Beşiktaş hakkında söyleşi yaptı.


Çok sevilen, çok önemli bir isim ile bugün programımızı gerçekleştiriyoruz. Önemli bir isim çünkü Türk basketboluna çok şey kazandırdı basketbol oynarken, önemli bir isim çünkü Türk basketboluna çok şey kazandırdı koçluk yaparken ve son zamanlarda Beşiktaş’la futbolda hissettikleri heyecanı basketbolda da sürdürüp, devam ettiriyorlar. Zira slogan haline de getirdiler “Güneş Ufuk’tan doğacak” şeklinde, bu pankartın hakkını sonuna kadar basketbolda veren bir isim ile beraberiz. Pek çoğunuz elinden çıkan o falsolu üçlüklerin potaya gidişini seyretmekle belki basketbolu bir kat daha fazla sevdiniz… Koraç Kupası en azından en azından benim yaşımda olan insanların basketbola olan ilgisini, alakasını arttırdı ve o takımın önemli parçalarından biri, Efes Pilsen’in eski adı ile ’15 numarası’ Aydın Örs’ün prenslerinden biri ama Beşiktaş’ın yeni koçı, yeni hocası Ufuk Sarıca bizlerle beraber.



UKK: Ufuk Sarıca deyince kafamda ilk canlanan şey “ya piyasa değeri aşağı yukarı olsa olsa 3 milyon €’yu bulan bir takımı aldı, sabırla o şehri basketbola inandırdı ve şampiyon yaptı ve büyük bütçeli şehir takımlarının arasından sıyrıldı… Daha sonra biz tamam deriz genelde ama yeniden başlama kararı aldınız. Bence bu yeni bir meydan okuma. Siz ne dersiniz bilmiyorum ama başarıya aç takımları özellikle mi tercih ediyorsunuz? Bu yeniden meydan okumanın, Beşiktaş’a yeniden gelmenin sebebi ne olsa gerek?

US: Şimdi tabi Beşiktaş önemli bir mecra ama senin söylediğin gibi o dönem Karşıyaka Üniversitesi’nde Efes’ten ayrıldıktan sonra bir süre görev almadım. Burada da benim karakterime uyan, benim kafamdaki oyun yapısına uyan basketbolu seven bir şehir bekliyordum. İzmir-Karşıyaka ifi geldiği zaman o vakit bu istediklerimden dolayı kabul ettim.



UKK: Heyecanlandınız yani?

US: Tabii ki heyecanlandım çünkü ben yaptığı işi tutku ile yapan bir adamım… Oyuncuyken de öyleydim, hissederek yapan bir adamım. Sonuçta Karşıyaka’da basketbol hep vardı, ben bunu biliyordum bunu hep söyledim. Biz oraya basketbolu getirmedik ama ne getirdik, biz oraya kararlı olmayı, hedef koymayı, hayal etmeyi, bunları hep beraber ekipçe ve taraftarlar ile birlikte yapmayı getirdik ve gösterdik. Dolayısı ile ondan sonra orada yaşanmış bir hikaye vardı yarım kalmadı… En son EURO LİG’e kadar çıktık ki, ben Karşıyaka’nın bugün baktığınız EURO LİG takımlarının dışında ülkede böyle bir İstanbul dışında kast ettiğimiz büyüklerin altında bir takım görülmemiştir, bunları başardık. Beşiktaş’la ilgili kısmı zaten biliyorsunuz daha önce ben oyunculuk dönemimde görev almıştım ama çok kısmet olmadı sakatlanmıştım. Böyle bir uhde zaten vardı, böyle bir teklif gelince burada olan tutkuyu bilirim yalanmışlığım var, son dönemde ki hadiseyi görünce tabii ki burada tekrar el ele verip bir şeyler başarabileceğimizi, tekrar yukarılara çıkabileceğimizi hissettiğim için böyle bir birleşim oldu. Şuan başlangıç itibari ile çok memnunuz, inşAllah devamı gelir.



UKK: Tabii söylediğiniz gibi yabancısı olmadığınız, çalıştığınız bir kulüp ama kısa sürede gelen sinerji camiayla hatta basınla yakaladığınız uyumu buna mı bağladınız? Çünkü çok kısa bir sürede zaten Beşiktaş Tamam dedirtti, böyle bir dikkat çekti.

 US: Yani bu bizim yine sahada ki tutumlu kararımızla olabilir, takımın gösterdiği performansla olabilir… Sağ olsun tabii birde insanların orada özel bir Beşiktaş taraftarının ben gelirken bana duydukları güven… Çünkü biliyolar ben hiçbir zaman hedefsiz bir iş yapmadım, olabildiğince konulabilecek hedeflerin daha yukarısını tercih eden bir insanım. Bunlar bileşince onlar da bize büyük bir güven duydular ve biz şimdi artık taraftarımızın dışında dışarıya, basına yazılı olarak, görsel olarak veya dışarıda olan mecralara saygı olarak dönüştürmeye başladık. Saygı duyulan, dikkate alınan ve herkesin artık bildiği bir şey var her maçı kazanmaya aday bir takım olarak görülüyoruz ama zaman kaybedebilirsiniz bunlar önemli değil, sporda oluyor. Ama biliyorlar ki bu takım hiçbir maçı bırakmaz, hep içindedir… Bu oluşumun, birleşimin daha çabuk kaynaşmanın daha çabuk olmasını sağladı… Buna bağlayabiliriz diye düşünüyorum.



UKK: Hocam aslında ben hep şunu savunurum sporda özellikle; bizde basın tarafında olduğumuz için arz talep dengesi yanlış konumlandırılmıştır. Halk istemiyor ki ben hep futbol çekiyorum, halk istemiyor ki ben manşete basketbol vereyim… Halbuki bu yalandır. En büyük örneği son yıllarda aslında Fenerbahçe tarafında var. Obradovic diye bir hoca geldi ve insanlar salon doldurmaya, basketbol izlemeye, konuşmaya başladılar. Beşiktaş’ta da aslında Ufuk Sarıca’nın tutkusu ve Beşiktaş’la birleşmesi, geçmişinin Beşiktaş’la olması bende biraz bu duyguyu tekrar canlandırıyor. Bir maç söyleyeceğim belki hatırlarsınız, Partizan maçı… Farkın on sayıya indiği anda, siz bir anda salonda taraftara dönüyorsunuz ve tepki vermelerini, ıslıklamalarını söylüyorsunuz. Aslında orada şu var; basketbol kültürüne çok aşina olmadığı için seyirci, siz onu adapte etmeye çalışıyorsunuz… Böyle bir misyon yüklediniz mi kendinize yada bütün bu söylediklerim hakkında ne düşünüyorsunuz?

 US: Doğru tespitler yapmışsın, tabii ki yükledim. Var zaten üzerimde böyle bir misyon ama bizim burada yaşanmışlıkları bir kenara bırakıp tekrar yani bir bebek yeniden yürümeye başlıyor, koşmaya başlayacak… Çünkü iki senedir boş kalan bir salon var… Demin söylediğiniz örnekler doğru, basketbol çok izlenir ve takip edilir. Özellikle de üç büyüklerde sponsorlarda canlanan, başarıya giden bir hal aldı, eskiden böyle değildi belki. Ama şöyle bir gerçek var bunlar biraz da başarı ile alakalı. Yani ben biliyorum ki Beşiktaş taraftarı çok vefakar, cefakar taraftardır ama bir yerde de devamlı sahada olan o heyecanı yakalayamıyorsan veya bir başarısızlık varsa ebette izlenmede bir azalma oluyor. Biz bunu tekrar canlandırdık, şimdi de senin söylediğin gibi biraz daha oyuna müdahale olabilme kısımlarında coşkumuz, şarkılar, türküler çok güzel ama basketbol oyunu çok enteresan ve bu salonda buna çok yatkın. Oyunun bazı parametreleri var o bölümlerde taraftarımızın takım ile birlikte hareket etmesi gerektiği için öyle bir hareket yaptım. Onunda dönüşü çok güzel oldu, eşlik ettiler ve cevap verdiler. Bunlar olacaktır ben hep söylüyorum yani taraftar bu takımın bir parçası, halkası, en küçük aile diyebileceğimiz oyuncular… Bu halkalar ne kadar büyürse, o kadar sağlam oluruz.



UKK: Böyle bir rolünüz olduğunu kabul ediyorsunuz?

US: Olması lazım tabii ki birilerinin bunu yapması lazım.



UKK: Bir de şu var aslında taraftarı konuşmuşken duyuyorsunuz, manşette de çıkıyor belki çokta hoşunuza gidiyor… Güneş Ufuk’tan doğar… Yani Şenol Güneş ve Ufuk Sarıca’nın isimleri Beşiktaş’lının sloganı haline geldi. Aslında bu da fena bir sinerji gibi durmuyor, ne dersiniz?

US: Valla çok güzel tabii. Bunları böyle beraber hissetmek, özellikle şimdi yeni bir konu açıldı ya futbol takımımızı, Şenol hocamızı da ben çok tebrik ederim geçen sene yapılanlar ve bu sene devam eden süreç için… Çok başarılılar, geçen sene birçok maçı dışarıda oynadılar bunlar kolay şeyler değil. O sinerjiyi yakalamak zor ama taraftar görüyor futbol takımında olan kazanımlar sadece iyi oynamakla olmuyor. Bu bizde de oluyor her gün iyi oynayamıyorsunuz. İki günde üç günde bir maç oynanıyor, sonuçta oyuncularda makine değil her gün aynı şutları sokamıyorlar veya her gün aynı ortayı açamıyorlar.



UKK: Bu sinerji ile alakalı ne dersiniz yani hocam?

US: O çok hoş bir durum. Bir kulübün hep beraber bu şekilde hissetmesi, taraftarına hissettirmesi, taraftarının bu şekilde sloganlarla oyunculara bu şekilde hissettirmesi onlarda da var, bizde de var, yabancı oyuncumuz var, bunları gördükleri zaman soruyorlar, öğrenmeye çalışıyorlar ve o zaman orada ki aile, o büyük aile işte benim dediğim kavrama gidiyorsun… Bunu yapanlar da her zaman çok daha başarılı oluyor.



UKK: Ailemin iki farklı bireyi yan yana geldiler mi diyeceğim ama sorunun cevabını biliyorum zaten, çünkü siz fazla karada durmuyorsunuz keza Beşiktaş’ta öyle… Yine de sormuş olayım ben.

US: Bir araya gelemedik. Yani onlardan bizim maçlarımıza gelenler oldu, biz onlara gidiyoruz zaman zaman ama bu yoğunlukta dediğiniz gibi oturup bir beraberlik olmadı henüz.



UKK: Hocam siz proje koçusunuz ve başarıyı sezonlara göre planlıyorsunuz. Bu planlara göre Beşiktaş’a bir şampiyonluk hesabı kuşkusuz yaptınız. Siz çünkü olduğunuz yerde bir iddia da koyuyorsunuz ortaya, nasıl bir plan yaptınız?

US: Bunu net matematik hesabı yapar gibi yapamıyorsunuz… Tabii ki orta uzun vadede, kısa vadede planlar yapıyoruz. Benim için önemli olan sezon başlangıcıydı ve biz bunu başarabildik. Şuana kadar geçen süreçte galiba on üç tane resmi maç oynadık hazırlık maçlarını saymadan, on bir tanesinde galip geldik ki Avrupa’da kırk takım arasında namağlup olduk bu önemli bir şey. Bizim bu işte o sinerjiyi yaratabilmek, insanlara tekrar ilgiyi çekebilmek… Çünkü bir ölü toprağı vardı basketbolda, bunun çeşitli sebepleri var ama ben o sebeplerle ilgili konuşmak istemiyorum. Bunu yapabilmek için böyle bir starta ihtiyacımız vardı ve biz bunu yapabildik. Şimdi bunun devamı nedir? Bir kere oynadığımız Şampiyonlar Ligi’nde bizim son sekiz, son dörde Final Four yapılacak ve oralara aday bir takım yaratmak istiyoruz ve bu yolda ilerliyoruz.



UKK: Şu an için erken değil mi hocam?

US: Şu an için erken çünkü daha grup aşamasındayız, daha oynayacağımız sekiz tane sadece bu grupta maç var, bundan sonra çeyrek final vs. var. Oralara geleceğiz çünkü ben şuna inanıyorum bir plan yaparsınız, bunların bazılarının şaşma oranı vardır ama yolda kazanımlar vardır… Yolda kazanımlar çok önemlidir. Bizim bu başlangıcımız bize yolda kazanımlar getirecek bir başlangıç. Hem güven olarak, hem daha fazla kalabalık olma anlamında, bu bize yolda kazanım getirecek başlangıç ve inşAllah daha fazla kazanacağız.



UKK: O zaman bu noktada Ufuk Sarıca’nın alamet-i farikasını sormam lazım çünkü siz Karşıyaka’ya gittiğinizde belki sizden başka kimse şampiyonluğa inanmıyordu. Tamam tutkulu bir koç var, iyi gidiyor basketbol ama şampiyonluğu kimse beklemiyordu. Bize de sorsaydınız bizde başka takımlar şampiyon olur diye isim verirdik. Şimdi Beşiktaş için ne düşünüyorsunuz? Tamam arkanızda çok büyük bir taraftar var, arma var, camia var ama sizin o yolda kazanım dediklerinizin altını biraz açarsak çok seviniriz.

US: Yolda kazanım dediğim bir kere takımın, oyuncuların güveni, kamuoyuna verdiğimiz mesajlar, taraftarımıza ve kulübümüze verdiğimiz mesajlar… Şimdi o Pınar Karşıyaka’da olan hadise üç senenin sonunda gelmiş bir hadiseydi ve dolayısıyla hem yolda kazanımlar hem de yolda eklemeler yaptık ve boşlukları tamamladık ana makineyi sağlam tuttuk sonra değişimler yaptık. Ben ilk gittiğim sene hiç oyuncu yoktu ama şuan on bir on iki tane oyuncu var. Buraya baktığınız zaman şampiyonluk tabii benim de hedeflerim arasında ama hemen direk bu sene şampiyon oluruz demek çok kolay değil, çok gerçekçi de değil. Biz oraya adayız. Şimdi aday olunca ne oluyor? Buralara oynarken o yolda kazanımlarla siz bir anda bakıyorsunuz bir sene final oynayabilir aynı zamanda kaybedebilirsiniz ama bu ne demek ikinci sene gerekli takviyeleri yaptığınız şekilde, büyüttüğünüz taktirde o şampiyonluk size bir sonraki sene gelecektir. İlk sene biz Pınar Karşıyaka’da kimse inanmazken üçüncü sene şampiyon olduk ama Avrupa Kupa’sında maç oynadık ve ben orayı Final Four’a aday olarak göstermiştim. Orayı ve oyunları hep buna inandırmaya çalıştım. Bu sene farkımız yok, bunu anlatmaya çalışıyorum. Belki yapabiliriz belki yapamayız ama bizim hedefimiz buralar. Yapamazsak da oraya gidemezken yapamaz olalım. Yani bu önemli değil çünkü o bir eşik, bu işi oyunculara da geçirmek lazım. Bugün baktığınız zaman Galatasaray, OdeaBank, Fenerbahçe,Doğuş, Anadolu Efes… Çok zor rakipler var. Euro Lig için kurulmuş kadrolar, çok genişler. Ama biz bunları bir kenara bırakıyor, bir mazeret olarak görmüyoruz ve diyoruz ki biz hep bunlara aday olalım. İşte Darüşşafaka’yı yendik, Galatasaray’ı yenebilirdik son bir iki dakikada kaybettik. Önemli olan bunları yapabilmek. Bunları yaptığınız vakit sonuçta bir hedefe varacaksınız. Söylemek gerekirse biz her maçı kazanmak için sahaya çıkıyoruz ve bundan sonra da çıkacağız. Umut edelim ki hem Avrupa’da hem de Türkiye’de sezon sonunda çok iyi yerlerde olacağız.



UKK: Araya bir tane gazetecilik sorusu sorayım. Beşiktaş’ta olan görevinizi konuşuyoruz ama Milli Takım bir yandan koç arayışlarını sürdürüyor ve listede sizin adınızın da yazılı olduğu söyleniyor. Tam böyle yeni hedeflere odaklanmışken bu durum Ufuk Sarıca’yı nasıl etkiliyor? Yani böyle bir şey var mı diye sorsam yok diyeceğiniz için ben psikolojik tarafını merak ediyorum.

US: Yani şimdi var da yok… Şöyle var, konuşuluyor evet okuyorsunuz yakıştırmalar, çizilmeler bunlar var ama resmi yazılan bir şey yok. Sonuç itibarı ile tabii ki Milli Takım çok gurur verici bir durum her Türk koçu Milli Takım koçu olmak ister, manevi olarak çok memnun edecek bir hadise. Bir gün mutlaka yapacağım. Zaten üç senedir yardımcı antrenörlük yapıyorum ama şuan ki Milli Takım koçluğu için bu isimler kadar başka şeyler de konuşuluyor. İşte Milli Takım antrenörü takım çalıştıramaz gibi. Bunlarla ilgili net bir karar yok. Bunların çözülmesi, net olmak lazım. Hedef olarak ne koyacağız bu konuşulmalı. Tabii ki ben bir gün Milli Takım çalıştıracağım hedeflerim arasında var. Şuan kulüp takımı ile Milli Takım bir arada olursa neden olmasın? Şahane olur. Bu bana artı bir sorumluluk yükler ama ben zaten üç senedir böyle çalışıyorum. Öbür tarz da bir teklif gelirse şuan tabii ki çok kolay değil.



UKK: Bu arada o zaman evi gözden çıkarmış olursunuz hocam çünkü kaç günde bir seyahat ediyorsunuz hocam, sizi yakalamak için baya zorlandık. (Gülüyor)

US: Ben de unutuyorum valla yarın oyanacağız, pazartesi gideceğiz oradan çarşamba geleceğiz, Perşembe Balıkesir’e gideceğiz… Ama bu süreç bizim hayatımızın bir parçası artık. Milli Takım olsun veya olmasın yaşam şeklimiz, benim ve ailemin basketbol olmuş durumda. Onun dışında olan hayatı ona göre entegre etmemiz gerek.



UKK: Bir taraftan da Hidayet Türkoğlu’na bakış açınızı bildiğimiz, için iyi anlaştığınızı bildiğimiz için bizim kulağımıza cazip geliyor. Beşiktaşlıları çok kızdırmayalım bu konu ile alakalı. Başkan Fikret Orman’ın basketbol ile çok ilgili olduğunu biliyoruz. Nasıl ilişkiniz, çok sık görüşür müsünüz? Onun Ufuk Sarıca projesine bakış açısından memnun musunuz? Ne düşünüyorsunuz?

US: Şimdi başkanımız Fikret bey benim zaten daha önceden dostluğum olan, konuştuğum ve görüştüğüm bir insan. Tabii ki bu beraberlik ile beraber onun da burada olan isteği heyecanı benim için çok önemliydi. Çok sık telefonla görüşüyoruz, her dakika belki yüz yüze olamıyoruz ama o proje başlangıcında da çok destekliyordu şuan da belki biraz daha içinde olacak. Çeşitli işlerden dolayı her zaman gelemiyor ama daha bugün konuştuk ve yarın olan maça geleceğini söyledi. Bu tabii başta bende sonra takımın üzerinde, bütün ekibin üzerinde çok olumlu bir etki. Onun ile beraber diğer yönetim kurulu üyelerimiz de yavaş yavaş maçlara gelmeye başladılar. Bunlar az önce sizin söylediğiniz sinerji ile ilgili hadiseler. Onun bakış açısı çok güzel hatta salon ile ilgili devamlı bana bir salon yapalım hocam, salon yapacağız hocam diye telkinlerde bulunuyor. Bu da benim çok hoşuma gidiyor çünkü futbol stadından sonra bir güzel bir salonun Beşiktaş’a çok büyük bir değer katacağını düşünüyorum. Fenerbahçe ile ilgili demin söylerken tabii ki koçunun ve takımın başarı ile ilgisi var ama salonun, o yapının da çok önemli etkisi var. İnsanlar oraya çok medeni bir şekilde gelip maçları izliyorlar, Euro Lig maçları doluyor, taşıyor. Bu bence önemli bir hadise ve bunu da yapabilirsek Beşiktaş’a bir değer daha katmış olacak.



UKK: Kesimlikle. Oyuncuların gözünden nasıl bir koç olduğunuzu düşünüyorsunuz? Ben aslında alamet-i farikayı sormuştum ya, bir iki tane cevap aldım, zihnime yerleşti, inşAllah dinleyicilerimiz de anlamıştır. Ama Ufuk Sarıca’yı nasıl bilirler?

US: Yani oyuncular ile benim aramda aslında çok dostça, arkadaşça bir ilişki var. Yani onlar bilirler ki benim kapımı çalmadan girip her türlü dertlerini saha içi ve saha dışı anlatabilirler. Çok sık şakalaşırız, bende oyunculuktan geldiğim için bilirim ve oyuncunun ne yapacağını da hissederim çoğu zaman fakat orada ince bir çizgi var. Bunu da ben yenilere bazen konuşarak bazen de uygulamada gösteririm. Sahanın içinde, antrenmanda veya maçta bizim belli kurallarımız vardır. Bu kuralları arkadaşlık, dostluk çiğneyemez çünkü onlar yapılması gerekenlerdir. Ben bunları anlatmaya çalışıyorum, oyuncularım beni böyle bilir diye düşünüyorum. Biraz tutkumu, hırsımı da bilirler. Daha başka da ne söyleyebilirim bilmiyorum, daha fazlasını onlardan alabilirsin.



UKK: Peki hocam son bölümde daha değişik, sahanın ve mesleğin dışında kısa soru ve kısa cevap rica edeceğiz sizden. Ben sizinle sohbet ederken aklıma gelen bir şey mesela; Ufuk Sarıca herhalde bir seslendirme sanatçısı olabilirmiş? Bir film veya bir aktör seslendirme tercihiniz olur muydu?

US: Öncelikle teşekkür ederim. Sesim ile ilgili açıkçası, güzel şeyler duyuyorum ama bir aktörü seslendirmek ile ilgili ilk defa böyle bir soru aldım. Baba filminde Al Paçino’yu seslendirmek güzel olabilirdi.



UKK: Şöyle güzel bir filmde oynamak ister miydiniz?

 US: Mutlaka iyi bir projede, iyi bir filmin içinde değerli aktörler ile olmak tabii ki çok güzel olurdu…



UKK: Ne tarz filmler tercih edersiniz, ne tarz filmler izlersiniz genelde?

 US: The Godfather serisini defalarca izledim. Gerilim filmlerini seyretmekten hoşlanıyorum. Ama vakit her zaman olmuyor.



UKK: Saat merakınızı duydum. Bize saat konusunda bir tavsiyeniz varsa dinleriz yani saat zevki olan insanlar çok farklı insanlardır. Dergilerde köşeleri vardır. Şimdi eminim bu sözü duyan dinleyiler sizin internetten sizin saat fotoğraflarınızı araştırmaya başlayacaktır.

US: Saatte herkesin zevki başka… O dergilerde okuduğunuz kadar görüş bildirecek kadar profesyonel değilim. Ben şöyle söyleyebilirim; iri saatler takmaktan hoşlanıyorum. Saat bence bir erkek için önemli bir aksesuar en azından ben öyle düşünüyorum. Mümkün olduğunca saatsiz antrenmana da, dışarıya da çıkmam, saat unuttuğum zaman telefonu yada arabanın anahtarını unutmuş gibi hissediyorum.



UKK: Bir de ben bir kere elinizde tesbih görmüştüm ama meraklı mısınız bilmiyorum.

US: Tesbih değildir, bilekliktir. Tabii çok ufak bir koleksiyonum var ama aşırı ilgili değilim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder