Düne kadar oyununa methiyeler düzdüğümüz Beşiktaş’ın durumunda Fenerbahçe olsaydı…Yani diyelim ki roller değişseydi? diye soran Ufuk Kaan Karacan derbiyle alakalı yazısını paylaşıyoruz.
Survivor izleme mantığıyla taraftarlık yapanlar için harikulade bir maçtı. Töre dizilerini kaçırmayanlar,mafya dizileri aşinaları için izlemeye değerdi mücadele. Trafikte emniyet şeridini ihlal eden, kuyrukta katakulliyle öne geçenlerin derbisiydi. Toplumun bir kesiminin aynasıydı Beşiktaş-Fenerbahçe mücadelesi ve elektrik yüklü bedenlerimizin,günlük koşuşturmalarımızın tek deşarj istasyonu da bu zihniyet nedeniyle ortadan kaldırılmış oldu. Kupanın maddi ölçeğine sürekli itiraz eden, kurallarını beğenmeyen yöneticiler ‘İcraatın içinden’ kabul edilen derbi galibiyeti için her yolu denediler!
Maça gelelim… Saymaya çalıştığım tüm elektrik yüküne paratonerlik yapmak durumunda kalan çoğu yirmili yaşlarındaki futbolcular, zihnimizdekilerin vücut bulmuş haliydiler. Mehmet Ekici’nin,Gökhan-Caner ikilisinin, Demirören’in alacağı 100 milyon euronun bağlı bulunduğu tüm sinir nöronları, oyuncu gruba bağlıydı. Kaçamazlar ! Haliyle yetenekleri kısıtlı ve telefonunun çalmasından ödü kopan hakem de elektriklenmeden nasibini almıştı. Elektrik böyle birşey değil mi zaten? Dokunduğun an yakalandın demektir.
Bu ülkede büyük maçlar elektrik yüküyle ifade edilir. Ve tansiyonunun kontrol edemeyen,akıma kapılıverir. Beşiktaş’ın beceremediği de bu oldu zaten. Dört kişinin zor zaptettiği Tosic’i başka şekilde açıklayamayız. Van Persie’nin tecrübe kabul edilebilecek soğukkanlı hareketlerine karşı Oğuzhan; zihnini kontrol etmeye başladığı an dünyanın her liginde oynayabilecek kapasiteye sahip. Şenol Güneş çok değerli bir futbol adamı ancak; maç içinde de sonrasında da net şekilde görülüyor ki, elektrik dozajı biraz yükseldiğinde, hem kendi kontrolünü kaybediyor, hem takım üzerindeki etkisini. Çok uzak bir örneğe de götürmeyeyim sizi; Dinamo Kiev maçı da -elbette hakem skandalını unutmuyorum- stresle baş etme yolu zayıflığından kaybedilmiştir.
Herkesin aksine Advocaat, Robin’i neden oyundan almadı ? Stres yönetimini bildiğinden, muhtemelen; ”Bu kadar gerildin, çık maçı da al o zaman” telkininden dolayı. Sakin Talisca’nın tavrından, Fenerbahçe’de başta Volkan olmak üzere en az altı oyuncuda vardı. Tecrübe böyle bir şey.
Sahaya atlayan taraftar, yedek kulübesinden çıkıp,yeşil zemine dalan futbolcu, maç sonrası yanlış beyanat veren başkan; bu ülkede derbilerin stres yönetimiyle kazanıldığını öğrenmek zorunda. Yoksa bir de şöyle düşünün: Düne kadar oyununa methiyeler düzdüğümüz Beşiktaş’ın durumunda Fenerbahçe olsaydı…Yani diyelim ki roller değişseydi… Siz iyi zamanında Fenerbahçe’yi hiç Kadıköy’de yenebildiniz mi? Yenemediniz, çünkü büyük maçlar elektrik işidir ve sarı-lacivertliler bu konuda yeterince yıllanmıştır. Bunu sakın ironik bir eleştiri cümlesi olarak almayınız; bu coğrafyanın futbol genetiğinde asedlerden biridir bu. Oyun böyle oynanıyorsa, Fenerbahçe de soğukkanlılık göstermeyi biliyor,kaşımayı biliyor,kazanmayı biliyor demekte bir beis yoktur. O nedenle, bugünden itibaren şikayet eden Beşiktaşlılar; sesini hiç çıkarmadan keyifle olanı biteni izleyen Fenerbahçeliler göreceksiniz.
Bir futbol keyfimiz Beşiktaş-Fenerbahçe maçlarıydı, onu da Prime Time kuşaklarının sevilen yapımlarından biri haline getirdiler. Muadilleri diziler gibi. 18.25’lik reyting de açık ispatı zaten. Eee, elektrik meselesi…
ŞENOL GÜNEŞ : BEN KONUŞUNCA YANLIŞ ANLIYORLAR
QUARESMA İLE 2020'YE...
İŞTE BEŞİKTAŞ'IN OCAK AYI TRANSFER LİSTESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder